Fiziki Coğrafya Sözlüğü yaklaşık 600 kelimeden oluşmaktadır . Toplamda kullanılan sözcük sayısı 5004'tür . Calibri yazı tipi kullanılmıştır . Harf büyüklüğü 16 puntodur . Bir word dosyasında 35 sayfa yer tutmaktadır . Mini sözlük olarak kullanılabilir .
A
Aa : Katılaştığı zaman pürüzlü ve çatlaklı
bir yüzeye sahip olan lav türü.
Abisal düzlük : Kıta sahanlığının ötesinde uzanan ve ortalama
derinliğin 4000 m olduğu okyanus tabanı.
Açık hava : Bulutsuz yada hemen hemen bulutsuz,
görüş uzaklığı iyi zamanlar için kullanılan bir terim.
Açık Havza : Sularını denize ulaştırabilen
havzalara açık havza denir.
Açısal Hız : Dairesel hareket yapan Dünya
üzerindeki bir noktanın birim zamanda oluşturduğu dönüş açısıdır. Dünya, ekseni
çevresindeki hareketi sırasında 4 dakikada 1 derecelik, 1 saatte 15 derecelik,
24 saatte 360 derecelik dönüş yapar. Açısal hız, dünya üzerindeki her noktada
aynıdır.
Ada : Deniz yada göl suları ile çevrili
küçük kara parçası.
Ada yayı : Kavisli yanardağ adaları hattı.
Aeroloji : Hava araştırmaları bilimi.
AFEL : Dünyanın güneşe en uzak olduğu tarih.
AGİK: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı.
AĞIZ: Akarsuyun denize ulaştığı yer.
Akaçlama veya drenaj havzası : Akarsuları oluşturan yani yüzeysel
akıma geçen sularının toplandığı alandır.
Akarsu : Belirli bir yatak içinde sürekli
veya en az bir mevsim boyunca akan sudur.
Akarsu ağı : Akarsuların tüm kollarını kapsayan
örgüdür.
Akarsu Akımı (Debisi) : Akarsuyun herhangi bir kesitinden
birim zamanda geçen su miktarına (m3) akım veya debi denir .
Akarsu havzası : Bir akarsuyun sularını topladığı
bölgeye denir. Havzası en geniş olan akarsu Amazondur.
Akarsu hızı : Akarsuyun birim zamanda aldığı yoldur. (m / sn). Akarsu
hızı Muline denilen bir araçla ölçülür.
Akarsu kaynağı : Akarsuyun doğduğu yerdir.
Akarsu Rejimi : Akarsuyun akımının yıl içerisinde
gösterdiği değişmelere rejim ya da akım düzeni denir.
Akarsu yatağı : Kaynakla ağız arasında uzanan,
akarsuyun içinden aktığı çukurluktur.
Akifer : İçinde suyun birikip akabildiği
geçirgen kayaç bölümü.
Akım: Bir akarsuyun yatağının herhangi bir kesiminden
geçen su miktarıdır. Akım miktarı genel olarak, genel olarak m3 / sn olarak
ifade edilir.
Akış: Suyun akış şeklidir. İki türlü akış şekli vardır:
1)Laminan Akış:Yer altı suyunda olduğu gibi su moleküllerinin birbiri üzerinde kayması ile oluşan akıştır; bunun hızı saniyede mm'nin kesirleri halinde olup son derece yavaştır.
2)Turbülent akış:Suyun dikey yönde hareket etmesiyle oluşan akış tipi olup, akarsularda görülmektedir.
1)Laminan Akış:Yer altı suyunda olduğu gibi su moleküllerinin birbiri üzerinde kayması ile oluşan akıştır; bunun hızı saniyede mm'nin kesirleri halinde olup son derece yavaştır.
2)Turbülent akış:Suyun dikey yönde hareket etmesiyle oluşan akış tipi olup, akarsularda görülmektedir.
ALACAKARANLIK : Gün bitimi ile gecenin başlangıcı
arasındaki zaman.
ALBEDO : Bir
yüzey üzerine gelen ışının yansıyan ışına oranı.
Alçak basınç: Genellikle hava basıncının 760 mm civa sütunundaki
basıncından veya 1013 mb'dan az olduğu hava kütlelerinin basıncıdır.
ALİZE : 30° enlemlerinden Ekvatora doğru esen
sürekli rüzgarlar.
Alokton: Bulunduğu yerde oluşmamış, başka
sahalardan çeşitli yollarla taşınarak gelmiş, bulunduğu yere yabancı olan
malzeme, kütle vs kapsamaktadır.
Alpin: Alp dağlarına veya dağların yüksek kesimlerine ait
olan orman-ağaç yetişme sınırının üstü.
Alpin bitkiler: Ağaç yetişme sınırının üstünde çoğunlukla otsu
türlerden oluşan bitkiler.
ALPİN ÇAYIR: Yüksek dağlar üzerinde sürekli yeşil kalan bitki
topluluğu.
Altimetre : Madeni barometrelerin bir çeşididir.
Yükseldikçe basıncın azalması kuralına dayanılarak, yüksekliklerin ölçülmesi
amacıyla yapılmıştır.
ALÜVYON : Akarsuların taşıdığı malzeme.
Andezit : Eflatun, mor, pembemsi renkli dış
püskürük bir taştır. Ankara taşı da denir. Dağıldığında killi topraklar oluşur.
ANEMOMETRE : Rüzgar hızını ölçen alet.
Aneroid Barometre : Madeni barometredir. Cıvalı
barometrelerin kullanım alanının sınırlı olması ve taşıma zorluğu nedeniyle
geliştirilmiştir.
ANIZ : Ekin biçildikten sonra tarlada kalan
sap.
ANTEN : Radyo dalgalarını yada başka enerji
sinyallerini gönderip almaya yarayan metal aygıt.
ANTİKLİNAL : Kıvrımlı dağın yükselen kısmı.
ANTREPO : Ticari malların belli bir süre için
korunduğu yer, depo.
ANTROPOJEN BOZKIR : İnsan tarafından
orman örtüsünün tahrip edilmesi sonucu oluşan bozkır.
Aphel : Günöte .
Araziden Yararlanma Haritaları : Bir bölgede arazinin nasıl
kullanıldığını gösteren haritalardır. Bu haritalar yardımıyla ekili-dikili
alanların, çayır ve mera alanlarının, orman alanlarının, bölünüşü ile kayalık,
bataklık gibi kullanılmayan alanlar hakkında bilgi edinilir. Tarımın türü ve
tarım ürünleri de bu haritalarda gösterilir.
ARKTRİK BÖLGE : Kuzey kutup bölgesi.
Artezyen : Basınçlı yeraltı
sularıdır. İki geçirimsiz tabaka arasındaki geçirimli tabaka içinde bulunan
sulardır. Tekne biçimli ovalar ve vadi tabanlarında bu tür sular bulunmaktadır.
ASİMİLASYON : Farklı kültürlerin başka bir kültür
içinde eritilmesi.
ATLAS : Haritalar takımı.
Atmosfer : Dünya’yı çepeçevre saran gaz örtüsüne
atmosfer denir. Atmosferin alt sınırı, kara ve deniz yüzeyleriyle çakışır. Üst
sınırını ise yerçekiminin etkisi belirler. Ekvator’dan kutuplara doğru
yerçekimi arttığı için atmosferin şekli Dünya’nın şekli gibi küreseldir.
Atmosfer Basıncı : Atmosferi oluşturan gazların belli bir
ağırlığı vardır. Gazların yeryüzündeki cisimler üzerine uyguladığı basınca
atmosfer basıncı denir.
ATOL : Mercan adası.
AVRUPA BİRLİĞİ : Avrupa topluluğunun 1993' den sonraki
adı.
Aysberg (Buz dağı) : Buzullardan kopup, denize kadar
ulaşan kalın buzul parçaları deniz içinde ilerlemeye devam eder. Buzun
yoğunluğu, deniz suyunun yoğunluğundan az olduğu için su tarafından kaldırılır.
Yüzlerce metre kalınlıkta ve kilometrelerce uzunluktaki bu buz dağlarına
aysberg denir.
Abrozyon:
Denizlerin yaptığı erozyona abrozyon denir.
Ada:Deniz
veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçasıdır.
Adyabatik:
Isı alışverişi olmayan bir değişiklik.
Akarsu:
Yeryüzünde belirli bir yatak boyunca akan sular.
Akıntı:
Deniz ve okyanuslardaki suların kütle halinde yer değiştirmesi ile oluşurlar.
Alüvyal:
Akarsuların taşıdığı topraklar.
Andezit:
Volkanik hareketlere bağlı olarak
oluşmuş kor kayaçlardır.
Antropocoğrafya: İnsanı ve toplumu doğal çevrenin
belirlediğini öne süren toplum bilim akımdır.
Ara deniz: Okyanuslardan
dar ve az derin boğazlarla ayrılan, karaların arasına sokulmuş deniz.
Arazi:
Sınırları yeterli vasıtalarla belirlenmiş, yatay ve düşey sınırları bulunan
zemin parçasıdır.
Artçıl deprem: Büyük bir depremden
sonra belli bir süre daha, çok sayıda olan küçük sarsıntılardır.
Atlas:
Dünyanın, bir ülkenin, bir bölgenin fiziksel ve siyasal coğrafyası ile ekonomi,
tarih vb. konularda toplu bilgi vermek için bir araya getirilmiş coğrafya
haritaları derlemesi.
Atmosfer:
Bazı gök cisimlerinin etrafını saran gaz tabakasına verilen ad.
Atol:
Mercanların bir araya toplanması ile oluşmuş, halka biçiminde adacık, mercan
adası.
B
Badlands:
çorak arazi, verimsiz topraklar
Bakı:
Özellikle dağlık yörelerde bir
yamacın güneş ışınlarına, güneye veya kuzeye karşı konumunu belirleyen, bunun
sonucu olarak da doğal şartlarını tespit eden durumu.
Barometre: Atmosfer
basıncını ölçmeye yarayan alet.
Başkalaşım: Püskürük ve
tortul taşların aşırı sıcaklık ve basınç altında kalarak değişime uğraması.
Bataklık:
Daha çok göl kıyılarında, akıntısı yetersiz , alçak ve düz ovalarda görülen,
belli bir çanağı olmayan durgun, sığ, üzeri yoğun sazlarla kaplı su
birikintisidir.
Batolit: yerkabuğunun
derin kısımlarında meydana gelmiş büyük kütlelerdir.
Bazalt: Volkanik
hareketlere bağlı olarak oluşmuş kor kayaçlardır.
Berzah: Sınır.
Birikinti
konisi: Dağ
yamaçlarından düzlüğe inen akarsular, taşıdıkları materyalleri eğimin azaldığı
yerlerde yarım koni şeklinde biriktirirler.
Birikinti yelpazesi: Bir akarsuyun
dağlık bir yerden çukur bir düzlüğe indiği yerde taşıdığı türlü sürüntülerin
tortulanmasından doğan yelpaze biçiminde yassı kabartı.
Bismalit: oluşum
mekanizmaları bakımından lakolitlere benzeyen intrusif kütlelerdir.
Bitki Örtüsü: Herhangi bir bölgede, o bölgenin doğal
koşullarına uygun olarak gelişen, orman, çayır gibi, bitkilerin oluşturduğu
örtüdür.
Boddenli kıyı: Enine kıyı.
Boğaz:
İki kara parçası arasında uzanan geçit biçimindeki coğrafi şekillere verilen
addır.
Bora:
Çok soğuk yerlerden geçerek sıcak yerlere doğru düşercesine inen sert yellere
çoğunca bora adı verilir
Bölge:
Sınırları idari, ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin
benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına
göre belirlenen toprak parçasıdır.
Buzul: Kalın buz
örtülerine, buz nehirlerine denir.
C
Cephe: Sıcaklık
ve nem özelliği bakımından farklılık gösteren hava kütlelerini birbirinden
ayıran sınıra cephe denir.
Ç
Çağlayan: Çağlayan yüksek bir yerden
daha alçak bir yere düşen akarsudur.
Çanak:
Alçakta bulunan, derinliği genişliğinden az olan arazi.
Çay:
Irmaktan küçük dereden büyük olan akarsu.
Çayır: Genellikle düz
ve taban suyu yüksek otca zengin yer.
Çevre: Belli bir yaşam
ortamında canlıların yaşamı üzerinde etkili olan fiziksel, kimyasal ve biyotik
faktörlerin bütünlüğüdür.
Çığ: Dağlık ve eğimli
arazilerde, yamaçlarda biriken kar kütlelerinin aşağıya doğru hızla kayması.
Çorak: Toprak damlara
çekilen su geçirmeyen killi toprak.
Çökme Dolini : Yeraltında
bulunan mağara sistemlerinin tavanlarının incelerek çökmesi ile oluşan karstik
şekillerdir.
Çöküntü hendeği: Çökme.
Çöl: Bitki örtüsünün
hiç bulunmadığı veya çok seyrek olduğu geniş arazi.
D
Dağ: Dik yamaçlı,
çevresindeki topraklardan en az 500 metre daha yüksek, yuvarlak ya da sivri
tepeleri olan bir kaya kütlesidir.
Dalga: Deniz
yüzeylerinde rüzgarın etkisiyle oluşan salınım hareketlerine denir.
Dalmaçya tipi
kıyı: Kıyıya
paralel uzanmış dağların çukur kısımlarının deniz suları altında kalmasıyla
oluşan kıyı tipidir.
Dayk: İnjeksiyon
damarı.
Defolasyon: para şişkinliğine karşı önlem olarak paranın
piyasada azalmasıyla satın alma gücünün artması temeline dayanan iktisat
politikası tekniği, paradarlığı.
Delta: Bir akarsuyun, durgun bir suya ulaştığı yerde sürüklediği lığları
bulunduğu yere çökertmesiyle ileri doğru büyümüş düzlük yer.
Denge profili: Akarsu ağzından kaynağına doğru
uzanan profil iç bükey bir görünüm alır ki buna denge profili denir.
Deniz: Yer kabuğunun çukur bölümlerini
kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi.
Dere: Dar ene sahip küçük
akarsu türü.
Deprem: Yerkabuğunun derin katmanlarının
kırılıp yer değiştirmesi.
Depresyon: Çökme sonucu oluşan ve en az iki
kenarında yüksek alanların bulunduğu çukur alan.
Detritik: yığılma
depoları.
Devlet: Toprak
bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler
topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır.
Dikik: Mağaralarda
tavandan damlayan kireçli suların katılaşmasıyla tabandan yukarıya doğru oluşan
kalker birikintisi, stalagmit.
Dinanizm: Sapmalar sonucu
hava kütleleri 30° enlemlerinde yoğunlaşarak alçalır.
Diorit:
Birbirinden gözle kolayca ayrılabilen açık ve koyu renkli minerallerden oluşan
iç püskürük bir taştır.
Diyabaz:
ince ile orta irilikte taneli, koyu griden siyaha kadar değişen renklerde
bulunan, volkanik derinlik kayacı.
Dolin : Kalker platolar
üzerinde görülen, oval şekilli erime çukurluklarıdır.
Dolomit: Minerallerden
oluşan kayaç.
Don: Sıcaklığın donma
noktasının altına düşmesi yüzünden, suyun durumunu değiştirmesi, katılaşması
olayı.
Doruk: Dağların en
yüksek zirvesi.
Drenaj: Çeşitli
sebeplerle gerek toprak yüzeyine gelen suyun ve gerekse profil içerisine yandan
olan sızıntılarla gelen suyun fazlasının toprağa zarar vermeden profilden
geçerek alt katlara sızmasıdır.
Drumlin: Buzul
biriktirmesi ile oluşan alçak tepelere denir.
Düden:
Kalkerli arazide erime ile oluşan
daire biçimli kapalı çukurluklara düden denir.
Dünya: Üzerinde
yaşadığımız yer yuvarlağı.
E
Egzoreyik: kapalı havza.
Eğim: İki nokta
arasıdaki yatay mesafenin, yukselti farkına oranı.
Eklüz: Bir nehir veye
kanal üzerinde suyu akıtmak veya kesmek için kullanılan kapak.
Ekoloji: Canlıların
birbirleri ve çevreleriyle ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır.
Ekosistem: Canlıların
cansızlar ile birlikte oluşturduğu kendi kendine yetebilen doğa parçası.
Eksen:
bir cismi iki eşit parçaya bölen çizgi, mihver.
Ektrüsif: Volkanik.
Ekvatoral:
Dünyayı iki eşit parçaya ayırdığı kabul edilen yatay çizgi.
Endoreyik:
açık havza.
Entansite:
Belli bir alana düşen ışık dalgalarının yoğunluğudur.
Epirojenez:
Yer kabuğunda meydana gelen geniş alanlı alçalma ve yükselme hareketlerine
denir.
Epiros:
Kıta.
Episantr:
Depremin
oluştuğu odak noktasının yer yüzeyine dikey olarak ulaştığı nokta veya depremin
yeryüzündeki odak noktası.
Erime Dolini : Kalker yüzeyler
üzerinde, yağış sularının eritmesiyle oluşan karstik şekildir.
Eşşiddet:
Bir depremde aynı derecede etkilenen
noktaların birleştirilmesiyle elde edilen eğrilere denir.
F
Falez:
Dalgalar aşındırma yaparken önce çarptıkları kıyı boyunca bir çentik açtığı
oyuğa denir.
Fay:
Fay Yerkabuğu hareketleri sırasında şiddetli yan basınç ve gerilme
kuvvetleriyle blokların birbirine göre yer değiştirmesine denir.
Filon:
Bir cevher veya mineralle doğal olarak dolmuş kaya çatlağı.
Firhtli kıyı: Buzul vadilerinin sular altında kalmasıyla
oluşan kıyılardır.
Fiyord:
Denizin dar, uzun ve dik çeperli bir kolu; genel olarak, kara içine doğru
uzanan batmış oluk biçiminde bir buzul koyağı.
Fön:
Bu rüzgar yamaç boyunca yükselen hava kütlesinin bir dağı aşarak diğer yamaçta
alçalmasıyla oluşur.
Förde kıyı:
Hawai de Pearl harbor'ın ortasında bulunan ada.
Flüviyal:
Akarsu.
G
Gabro :
Magmatik bir kayaçtır. Derinlik kayacı olarak bilinir.
Graben:
Bir fay hattında kırılma sonucu akçakta kalan kısıma denir.
Granit:
İç püskürük bir taştır.
Gedik: bir düzey üstündeki yıkık, çatlak veya
aralık, rahne, duvar gediği.
Gelgit:
boşuna gidip gelme. ay ve güneş'in yeryuvarı üzerindeki çekim güçleri nedeniyle
deniz yüzünde, özellikle anadenizlerde su düzeyinin alçalması, kabarması olayı,
meddücezir.
Genese:
Kıta oluşumu.
Genesis:
Dağ oluşumu.
Göl:
Karadaki çöküntü alanlarını dolduran tatlı ya da tuzlu, az çok derin ve geniş
su örtüsüne denir.
Güneş:
Güneş Sisteminin merkezinde yer alan yıldızdır.
H
Haliç tipi kıyı: Gel-git olayının etkisiyle akarsu ağızlarında
oluşan kıyılardır.
Hamsin:
Libya ve Mısırın kıyıya yakın bölgelerinde esen çok sıcak, kuru, tozlu, dumanlı
ve Sirokko, Samyeli (b. bk. özelliğinde bir yel.
Harita:
Dünya'nın bütününün ya da bir bölümünün kuşbakışı görünümünün belli bir oranda
küçültülerek düzleme aktarılmış şekline denir.
Havza:
Akarsu havzasında ana nehrin deniz veya göle döküldüğü alt bölümüdür.
Hawai tipi:
Bu püskürme tipi hafif şiddettedir. Bunun nedeni lavın akışkan olup gazın çabuk
kurtulmasıdır.
Hendek:
Graben.
Heyelan:
Yer göçmeleri ve yer kaymaları kütle hareketleri.
Hidratasyon:
Minarellerin bünyesine su alması.
Hidrografik:
Suyun kaldırma kuvveti ile sulu kaplama filminin üç boyutlu objelere
sıvanmasını sağlayan çalışma sistemi.
Hidroliz:
Kimyasal bileşiklerin suda çözünmesi.
Hidroloji:
Su bilimi.
Hiposantr: Odak noktası.
Horst:
Yerkabuğunun
faylanması, kırılması ile yüksekte kalan kütleye denir.
Hortum:
Doğadaki en şiddetli rüzgâr fırtınaları.
Hörgüç kaya: Buzul tarafından dirençli kayaların
daha az aşındırması ile oluşan hörgüce benzer tepeciktir.
Höyük: Tarih boyunca çeşitli nedenlerden
dolayı(deprem, yangın, savaş) yıkılan yerleşme bölgelerinde, yıkıntıların üst
üste birikmesiyle meydana gelen ve genelde içinde yapıt kalıntılarının gömülü
olduğu yayvan tepeciklerdir.
I
Ilıman: Sıcaklığı çok yüksek veya çok düşük
olmayan (yer, iklim), mutedil.
Irmak: Deniz ve göl gibi su kütlelerine
dökülen büyük akarsulara denir.
İ
İç deniz: Okyanuslara boğazlar aracılığıyla
bağlanan kara içlerine sokulmuş deniz.
İklim: Geniş bir bölge içinde ve uzun yıllar
boyunca değişmeyen ortalama hava koşullarına denir.
İmbat: Yazın, gündüz denizden karaya doğru
esen mevsim rüzgârı, deniz yeli.
İnfiltrasyon : Yağmur veya sulama sularının toprak
profili boyunca yer çekiminin etkisi ile yüzeyden aşağıya doğru inmesi.
İntrüzif: Magmatik kayaçlar.
İrtifa:
Havacılık ve astronomide bir cisim ile referans alınan nokta arasındaki dikey
mesafeyi ifade eden bir yükseklik kavramı.
İstinat:
Dayanma, yaslanma.
İzobat:
Eş derinlik eğrisidir.
İzohips:
Yeryüzünde deniz seviyesine göre
ayni yükseltiye sahip olan noktaların birleştirilmesi ile elde edilen kapalı
eğrilerle gösterilir
İzoseit:
Bir depremde aynı derecede etkilenen
noktaların birleştirilmesiyle elde edilen eğrilere denir.
İzoterm:
Sabit sıcaklıkta çizilen doğru veya eğriler.
J
Jeodezi:
yerölçüm.
Jeomorfoloji: Yer kabuğu şeklinin meydana gelmesi ve
değişmesi ile meşgul olan bilim dalı. Bunun yanında yeraltı tabakalarının
özelliklerini incelemekle de meşgul olur
Jeosenklinal: Akarsular, rüzgarlar ve buzullar, aşındırıp,
taşıdıkları maddeleri deniz ya da okyanus tabanlarında biriktirirler.
Tortullanmanın görüldüğü bu geniş alanlara jeosenklinal denir.
Jips:
Beyaz renkli, tırnakla çizilebilen kimyasal tortul bir taştır. Alçıtaşı.
K
Kainat:
Evren, dünya.
Kalanklı Kıyılar: Karstik sahalardaki kanyon şekilli gömük ve
kuru vadilerin deniz tarafından işgal edilmesi halinde görünüm olarak rialara
benzer çok derin koylar meydana gelir.
Kaldera:
volkanik kökenli, kazan şeklinde çok büyük çöküntü.
Kalker:
kireçtaşı.
Kanal: İki kıyı arasındaki dar ve derin
deniz.
Kanyon:
Bir akarsuyun kalkerli bir alanda oyarak oluşturduğu derin, dar boğaza denir
Karbonasyon:
Mineral ve kayaçların karbonik asitle reaksiyonu.
Karst:
Kayaçların erimesiyle yer altı akıntıları olan, kireç taşı ve dolomit bölgesi.
Karstik:
Kalkerli
arazilerde yer yüzüne çıkan kaynaklardır.
Karasal: Deniz etkisinden uzak.
Kara suları: Bir devletin kıyıları boyunca
hakimiyeti altında bulunan belirli genişlikteki su şeridi.
Karayel: Balkanlar'ın kuzeyinde, Rusya
stepleri içerisinde oluşan alçak basınç merkezi ve buna bağlı cephe
sistemlerinin geçişi sırasında gözlenen rüzgâr cinsidir.
Kartografya: Harita ve harita benzeri gösterimleri
üretmek amacıyla uygulanan, gerekli tüm çalışmaları kapsayan bilim, teknik ve
sanattır.
Kasaba: Köyden büyük, şehirden küçük
yerleşmeler.
Kasırga: Ilık bir denizin üstünde başlayan
güçlü, girdap yaparak dönen bir rüzgardır.
Kapız: Toroslarda dar ve derin vadi, kanyon.
Kayaç: Mineral topluluklarına
verilen isim.
Kayalık: Kayaç.
Kayşat: Döküntü.
Kent: Nüfusunun çoğu
ticaret, sanayi ya da yönetimle ilgili işlerle uğraşan, tarımsal etkinliklerin
olmadığı yerleşim alanı, şehir. Site .
Kentsel: Kentle ilgili, şehirle ilgili.
Kırağı: Soğuyan zeminler üzerindeki
yoğunlaşmanın buz kristalleri şeklinde olmasıdır.
Kırgıbayır:
yarı kurak iklim bölgelerinde sel yarıntılarıyla dolu yamaçlara
kırgıbayır (badlans) denir.
Kırsal: Az insanın barındığı, genellikle kır
durumunda olan yer.
Kıstak: Deniz içinde iki adet kara parçasını
birbirilerine bağlayan dar kara parçasıdır.
Kıta:
Yeryüzünü oluşturan büyük kara parçalarına denir.
Kıyı:
Büyük su kütlesinin, kara ile birleştiği yer.
Kıyı oku:
Dalgaların
taşıdığı malzemeleri deniz içinde veya kıyıya paralel bir şekilde
biriktirmesiyle oluşan yer şeklidir.
Kıyı seti:
Deniz
akıntılarının oluşturduğu kıyı kordonlarının koyların önünü kapatmasıyla oluşan
sığ göllerdir. Bu göllere lagün adı da verilir.
Klimatik: İklimsel.
Krivetz: Romanya'dan Karadeniz'e doğru esen
soğuk rüzgardır.
Konglomera :
Yuvarlak akarsu çakıllarının doğal bir çimento maddesi yardımıyla yapışması
sonucu oluşur.
Konut:
İnsanların yaşadıkları yer.
Korozyon:
aşındırma.
Koy:
Denizlerin karaların içine doğru girdiği küçük sığ yerlerdir.
Kozmos :
Kainat, evren.
Körfez:
Denizin kara dışına çıkarak oluşturduğu, göle benzer, ancak dar bir boğazla
denize açılan su çıkıntısıdır.
Kör vadi:
Çıkmaz vadi.
Köy:
Mahalli idare teşkilatının en küçük yerleşim yeri.
Krater: Gökbilimde, bir gökcismine bir diğer
gökcisminin çarpması sonucu yüzeyde oluşan çöküntüye verilen ad.
Kumtaşı:
Kum
tanelerinin doğal bir çimento maddesi yardımıyla yapışması sonucu oluşan
fiziksel tortul bir taştır.
Kumul: çöllerde veya deniz kıyılarında
rüzgârların yığdığı kum tepesi, eksibe.
Kurak: Yağışsız.
Kutup: Yerkürenin ekvatordan en uzakta
bulunan iki noktası.
Kuytu: issız, sessiz ve göze çarpmayan, tenha.
L
Lagün:
denizkulağı.
Lakolit:
Asit magmanın kabuk tabakasına sokulması ile oluşan, batolitten küçük olan
çoğunlukla kubbe biçimindeki volkan kütlesi.
Lapya :
Kalkerli yamaçlarda yağmur ve kar sularının yüzeyi eriterek açtıkları küçük
oluklardır.
Lav: Yanardağların püskürmeleri sonucunda
yeryüzüne çıkan ve dünyanın derin katmanlarından gelen erimiş maddelerdir.
Lejand:
Haritada kullanılan özel işaretlerin ne anlama geldiğini gösteren bölümdür.
Levha:
Kalınlığı 5-100 km. arasında değişen büyük yer kabuğu parçalarına da levha
denir.
Liman:
Gemilerin barınarak yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine
yarayan doğal veya yapay sığınak.
Limanlı kıyılar: Geniş tabanlı vadilerin veya koy-körfezlerin
deniz suları altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
Limnoloji: Suyun kimyasını inceleyen bilim dalı olarak
da bilinir, doğal ve yapay göl ve göletlerin fiziksel ve kimyasal
niteliklerini, ekolojisini, çevreyle etkileşimlerini, içlerindeki su ve enerji
akımlarını inceleyen bilim dalıdır.
Litoloji:
Taş bilimi.
Litosfer:
Taş küre.
Lokasyon: Yer, bölge, coğrafya.
M
Maden:
yer yerkabuğunun kimi bölgelerinde çeşitli iç ve dış doğal etkenlerle
oluşan, ekonomik yönden değer taşıyan mineral; çok değerli şeyleri kapsayan
kaynak.
Madencilik: yer altındaki madenlerin
araştırılması, çıkarılması ve işletilmesiyle ilgili teknik ve yöntemlerin
bütünü.
Magma: Yer kabuğunun altında bulunan sıcak
ve sıvı katmana denir.
Mağara :
Kalkerli arazilerde çatlaklar boyunca yeraltına sızan suların oluşturduğu büyük
boşluklara mağara denir.
Makroklima:
Dünya’nın hemen her bölgesinin kendine özgü bir iklimi bulunmaktadır. Ancak,
benzer iklim kuşaklarına sahip alanlar büyük iklim kuşakları oluştururlar.
Yüzlerce km 2 lik sahaları etkileyen büyük iklim gruplarına denir.
Mantarkaya:
Rüzgarlar sürükledikleri veya savurdukları taneleri yüzeylere çarparak
aşındırma yaparlar. Dikdörtgen yatay duruşlu tabakaların bulunduğu alanlarda
rüzgar aşındırması ile oluşan kaya şekillerine denir.
Mantar kent:
Nüfusu hızla artan yerleşim bölgesi.
Manto:
Dünya'nın Litosfer ile çekirdek arasındaki katmandır.
Mecra:
Yeraltı sularının kendiliğinden yeryüzüne çıktığı yere kaynak denir.
Mera:
otlak, çayırlık.
Menderes:
Akarsu yatak eğiminin azalması, akarsuyun akış hızının ve aşındırma gücünün
azalmasına neden olur.
Mercan Kıyıları: Mercanların yayılış sahasında görülür. Fakat
bu da başlangıç bir kıyı tipi olmayıp özelliklerini mercanların hayati
işlevleri sonucunda kazanmış ikincil bir kıyı şeklidir.
Meridyen:
ekvator dairesi, birer derece aralıkla 360 eşit parçaya bölündükten sonra her
dereceden bir meridyen yayı geçirilir.
Mermer:
Bileşiminde % 75'ten çok kalsiyum karbonat bulunan, genellikle beyaz, renkli ve
damarlısı da olan, cilalanabilen, billurlaşmış kireç taşı.
Mesken:
konut.
Metamorfik:
Basınç, sıcaklık, kimyasal etkileşim gibi faktörlerle başkalaşıma uğramış.
Mevsim:
Güneşin gün dönümü ve gece gündüz eşitliği noktaları arasından geçişleri
arasındaki sürelerdir.
Mistral:
Soğuk yerel rüzgârlar.
Monoklinal: Birbiri üzerinde yer alan farklı dayanıklıkta
ki tabakaların bir yöne doğru eğimli olduğu yapı tipidir.
Moren: Buzullarla taşınarak buzulun erimesi sonucu
bir yerde çökelmiş çakıllar.
Muline: Akarsuların akış hızını ölçen alet.
Münferit: Tek
tek.
N
Nem:
Havadaki su buharı miktarı.
O
Obruk : Baca veya kuyu şeklinde, keskin köşeli, derin
çukurluklara denir.
Oksidasyon:
Oksijenin başka bir elementle birleşmesi.
Okyanus:
Kıtaları birbirinden ayıran engin, açık denizlerdir.
Oluk:
Bir şeyin akmasına yarayan üst yanı açık boru.
Organojen: Minerallerin katışmasından meydana gelmiş.
Orman: ağaçlarla örtülü geniş alan.
Orojenez: Jeosenklinallerde biriken tortul tabakaların
kıvrılma ve kırılma hareketleriyle yükselmesi olayına dağ oluşumu ya da denir.
Oros: Dağ.
Oseanografya: Okyanus bilimi.
Otlak:
Büyük ve küçükbaş hayvancılığın yapıldığı yerlerde hayvanların otlatıldığı
alanlara verilen addır.
Otokton akarsu: sıcak çöllerde bulunan akarsu.
Ova:
çevrelerine göre çukurda kalmış, çoğunlukla alüvyonla örtülü, eğimi az,
akarsuların derine gömülmemiş olduğu, genellikle geniş veya dar düzlük.
Ö
Ökümen:
Dünya patrikliği.
Ölü vadi:
Yatak eğiminin azalması akarsuyun menderesler çizerek yanal aşındırma yapmasına
neden olur.
Östatik:
Gerçek ölçülerin kaç defa küçültüldüğünü gösteren küçültme oranına ölçek denir.
P
Pele tipi volkanizma: Basınç kuvvetlendiğinde yanardağ çok büyük
bir şiddetle patlar ve kraterin üstü tamamen havaya uçar.
Peneplen:
Geniş arazi bölümlerinin, akarsu aşınım faaliyetlerinin son döneminde deniz
seviyesine yakın hale indirilmesiyle oluşmuş, az engebeli şekle denir.
Yontukdüz.
Permiyen:
Kayaç sistemlerinin oluştuğu jeolojik zaman dilimidir.
Polye:
Dolin ve uvalaların zamanla genişleyerek oluşturdukları ova.
Potamoloji:
Akarsu bilimi.
Poyraz:
marmara, karadeniz ve iç bölgelerimize kuzeydoğudan esen soğuk, kuru bir
rüzgardır.
Planez:
Gezegen.
Plato:
Çevresine göre alçakta kalmış, akarsularca parçalanmış dalgalı ve eğimli geniş
düzlüklerdir.
Plütonizm: Derinlik volkanizması.
S
Salina:
tuz madeni, tuz ocağı, tuzla; tuzlu pınar; tuzlu bataklık.
Sedimantasyon: Çeşitli dış kuvvetlerin etkisiyle, parçalanıp
ufalandırılarak sonradan bir biri üzerlerine göl, deniz ve ya kara alanlarının
birinde tekrar sertleşmesi.
Sirkülasyon:
Dolaşım. Devirdaim.
Siroko:
Göze çarpan en büyük özelliği güney yönlerden gelen sıcak çöl rüzgarlarının
getirdiği (özellikle Sirte kıyılarından) kum fırtınaları ve çok zayıf görüş
şartlarıdır.
Sis:
Yer yüzündeki yatay görüş mesafesini 1 Km'nin altına düşüren bir meteolojik bir
olaydır.
Solar: güneşe göre hesaplanan.
Stratovolkanlar: uzun boylu konik volkan birçok lav,tefra,pamis,ve
volkanik kül katmanları tarafından sertleşerek inşa edilmiştir.
P
Paradoks:
kökleşmiş inanışlara aykırı olarak ileri sürülen düşünce.
Paraleller:
yeryuvarı üzerinde çizildiği varsayılan, ekvatora koşut çemberlerden her biri.
Pedalog:
eğitimci, eğitbilimci, terbiyeci.
Pediment:
alınlık bina.
Perigasiyal:
Buzul çevresi.
Permafrost:
Kutuplardaki sürekli donmuş olan toprak.
Pınar: Mağaralarda veya yeraltı dehlizlerinde
toplanan suların hidrostatik basınç altında ve bazen sanki büyük bir akarsu
oluşturmak istercesine yüzeye çıktıkları bu kaynaklara da suçıkan adı verilir.
Piroklastik:
Volkanizma sırasında çıkan kül, kum, çakıl gibi taneli malzeme.
Plaj:
deniz banyosu için düzenlenmiş genellikle kumluk alan, kumsal.
Posibilizm:
Coğrafya koşullarının bölgesel halk kültürlerini etkilemelerine karşın onların
kimliklerinin oluşumunda hiçbir görevlerinin olmadığına ilişkin düşünüş.
Polar:
Kutuplardan kaynaklanan soğuk hava ile tropikal bölgelerden gelen sıcak havanın
karşılaşması ile oluşan cephe.
Polye : Karstik
yörelerdeki genişliği birkaç kilometre olan, uzunluğu 20-30 kilometreyi bulan,
hatta geçebilen ova görünümlü büyük karstik çukurlara polye denir.
R
Rekristalize: Soguk deformasyona ugramis maddenin belli
sicaklik seviyesine isitildiginda deformasyon oncesindeki kristalize yapiya
tekrar kavusmasidir.
Relief: Coğrafya veri
tabanı.
Resif: Deniz yüzüne
çıkmış mercan kayalar.
Resif kıyıları : Mercan
iskeletlerinin üst üste birikmesiyle oluşan kıyı tipidir.
Ria tipi kıyı : Akarsu
vadilerinin deniz suları altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
Rift: Yarılma.
Riyolit: Granitle aynı
kimyasal yapıda yani serbest silis bakımından zengin, içinde mikrolitler olan
kayaç, liparit.
Rüzgar: yel.
S
Sanayi: ham maddeleri
işlemek, enerji kaynaklarını yaratmak içinkullanılan yöntemlerin ve araçların
bütünü, işleyim, endüstri.
Sarkıt: Mağaraların
tavanında oluşan, genel olarak koni biçiminde kalker birikintisi, damlataş,
istalaktit.
Savan: Tropik yağmur
ormanları ile kuru çöller arasındaki geçiş bölgesinde yer alan geniş çayırlara
denir.
Sedimantasyon: Tortullaşma.
Seki: Taraça.
Sel: sürekli
yağmurlardan veya eriyen karlardan oluşan, geçtiği yerlere zarar veren taşkın
su.
Selinti: Seyelan.
Setli Kıyılar: Bu tip kıyılar,
ön kıyı setlerinin geniş ölçüde genişlemesi ve kıyının en göze çarpan
özelliklerini meydana getirmeleri ile belirirler.
Seyelan: Topoğrafya
yüzeyindeki suların bir örtü gibi her tarafı kaplayarak akmasına denir.
Sıcaklık: Yeryüzünün
Güneş'ten aldığı ısı miktarına denir.
Skyer Kıyılar : indlansisk-lerin
marjinal ve submarjinal kısımlarında meydana gelen aşınım ve birikim
şekillerinin (hörgüçkaya ve drumlin kümeleri) sular altında kalması ile oluşan
kıyı tipine denir.
Siltasyon:
Erezyon
Sirk: Dağların
tepesindeki ve yüksek yamaçlardaki küçük çanaklarda yeni oluşmaya başlayan buz
türüdür
Siyenit: Yeşilimsi,
pembemsi renkli iç püskürük bir taştır.
Step: Bozkır.
Stromboli tipi
volkanizma: Patlamaları çok şiddetli değil fakat ard arda püskürürler.
Subpolar: Orta kuşak ile
kutup kuşağı arasındaki yerleri belirten sıfat.
Subtropikal: sıcak bölgeye ait olan .
Sürempoze
Kıyılar: Fosil
bir topografya yüzeyini örten az dirençli depolardan oluşan bir örtünün var
olduğu kıyılarda görülür.
Ş
Şebnem: Çiy tanesi.
Şehir: Nüfusunun çoğu ticaret, sanayi ya da
yönetimle ilgili işlerle uğraşan, tarımsal etkinliklerin olmadığı yerleşim
alanı, kent.
Şelale: Çağlayan.
Akarsuların yüksek bir yerden dökülüp aktıkları yer. Büyük çağlayan anlamına
gelir.
Şelf alanı: Kıta sahanlığı.
Şimşek: bir bulutun tabanı ile yer arasında, iki
bulut arasında ya da bir bulut içinde elektrik boşalırken oluşan kırık çizgi
biçimindeki geçici ışık. parıltı.
T
Talveg: bir akarsunun
enine kesitinde tabanın en düşük kotu.
Taraça: Yatağına
alüvyonlarını yaymış olan akarsuyun yeniden canlanarak yatağını kazması ve
derinleştirmesi sonucunda oluşan basamaklardır.Seki.
Tarım: gerekli, yararlı
bitkileri yetiştirmek amacıyla toprak üzerinde yapılan çalışmaların bütünü,
ziraat.
Taşkın: taşmış bir
durumda olan. aşırı. su baskını, seylap. feyezan.
Tayfun: büyük okyanus'ta
ve çin denizi'nde görülen güçlü tropikal siklon.
Tektonik: Yerkabuğunun
türlü yapıları ile buna neden olan olayları açıklayan bilim kolu.
Tepe: Bir şeyin en
üstteki bölümü.
Tıbbi ekolji : insan ile
özellikle doğal çevresi (hidrosfer, litosfer ve atmosfer) ve doğal çevresel
faktörler (biyolojik, kimyasal, fiziksel) arasındaki karşılıklı ilişkiyi
inceleme, fizyolojik, terapötik ve patolojik çerçevede değerlendirmesi.
Ticaret: türlü ürün, mal vb alım satımı, tecim;
alışveriş sonucu yararlanılan fiyat farkı, kâr.
Tombolo: Kıyı
yakınlarındaki bir adanın kıyı okunun gelişmesiyle anakaraya bağlanması.
Tortul: Küçük kaya, taş
veya mineral parçacıklarının birikip çökelmesi ve sıkışmasıyla oluşan kaya
çeşiti.
Topoğrafya: Bir arazi
yüzeyinin tabii veya suni ayrıntılarının meydana getirdiği şekil.
Toprak: yerkabuğunun, toz durumuna gelmiş türlü kütle
kırıntılarıyla, çürümüş organik cisimlerden oluşan ve canlılara yaşama ortamı
sağlayan yüzey bölümü.
Traverten: Genellikle sıcak
su kaynaklarının yakınında ve kalsiyum karbonatlı suların yayılarak aktığı
alanlarda, kirecin çökelmesi ile oluşan basamaklardır.
Trakit: Magmatik ve
erüptif bir kayaç türüdür.
Tropik: Dönence.
Tsunami: dev dalga.
Tundra: Düşük sıcaklığa
ve kuraklığa uyum sağlamış olan kısa boylu çalılar, otlar ve yosunlardır.
Turizm: dinlenme,
eğlenme, görme, tanıma vb. amaçlarla yapılan gezi.
Tünel: kara
taşımacılığı, su ve enerji üretimi gibi alanlarda kullanılan, dar,uzun yapay ya
da doğal yeraltı geçiti.
U
Uçurum: Kalın ve
çatlaktı kalker tabakalarının bulunduğu yerlerde görülen doğal oyuklar.
Ulaşım:
köyler, şehirler, ülkeler arasında bir yerden bir yere gidiş geliş, münakale,
muvasala, temas
Uvala :
Genişleyip, derinleşen dolinlerin birleşmesiyle oluşan, dolinlerden daha büyük
çukurluklardır.
Uydu kent:
Büyük bir kentin dışarıda onun tüzel kişiliğinden bağımsız, ama toplumsal ve
ekonomik etki alanı içinde kalan, gereksinmelerinden pekçoğunu oradan sağlamak
zorunda bulunan, nüfusu genellikle büyük kentin iş yerlerinde çalışan
kişilerden oluşan bir yerleşim yeri.
Ü
Ülke: bir devletin egemenliği altında bulunan
toprakların tümü, diyar, memleket; vatan.
V
Vadi: alan, yol, tarz. iki dağ arasındaki geçit,
koyak.
Vadi tabanı:
Akarsu yatağının içine yerleştiği vadinin en alçak kesimin deki düzlükler.
Volkan:
Yanardağ.
Volkanik püskürtme:
ergimiş olan içerdeki kütlenin (mağma) yerkabuğunun bir noktasından
dışarıya çıkıp yayılması.
Volkanizma:
Mağmanın yerin derinliklerinden hareket ederek yer yüzüne çıkması veya yer
yüzüne yakın derinliklere kadar gelerek soğuması olayına denir.
W
Watt Kıyı Tipi: Gel-git olayının belirgin olduğu alçak kıyılarda
sular çekildiğinde deniz dipleri yüzeye çıkar. Bu durumun görüldüğü yerlerdeki
kıyı tipine Watt kıyı tipi denir.
Watt Kıyısı: Gelgit olayı sırasında suların çek ilme döneminde
oluş kıyı.
Y
Yağış:
havadaki su buğusunun yoğunlaşma sonunda sıvı ya da katı durumda yere düşmesi.
Yalıyar:
yüksek kıyılarda dalga aşındırmasıyla oluşan ve aşınma sürdükçe karanın içine
doğru gerileyen.
Yanardağ:
magma maddelerinin yer içinden yüzeye çıktığı ya da geçmişte çıkmış olduğu,
genellikle koni biçiminde, tepesinde bir püskürme ağzı bulunan dağ, volkan.
Yarım küre:
yerkürenin ekvator vasıtasıyla ikiye bölündüğü farzedildiğinde kuzeyde ve
güneyde kalan yarıları ile, 0° boylamı ile bölündüğü farzedildiğindedoğuda ve
batıda kalan yarılarından herbirine verilen isim.
Yayla:
akarsularla derin bir biçimde yarılmış, parçalanmış, üzerinde düzlüklerin
belirgin olarak bulunduğu, deniz yüzeyinden yüksek yeryüzüparçası, plato.
Yerbilimi:
Yer yuvarlağının yapısını, birleşimini, evrimini inceleyen bilim
Yerküre: Yerküre, Dünya gezegenidir ve
genelde yapısı ile ilgili konularda kullanılır.
Yeryüzü: Yer kabuğu
Yılankavi:
Dolambaçlı, dolanarak giden.
Yöre:
Bir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü.
Yükselti:
Bir noktanın deniz seviyesinden yüksekliği.
Z
Zahire: Depolanmış tahıl.
Zamaı sani : İkinci çağ
Zaman: Akıp giden olayların tekrar eden gök olaylarına göre
sıralanmasından doğan bir kavram. Güneş ve yıldızların meridyene göre açısal
uzaklığına karşılık bir ölçü. Olayların birbiri ardından geliştiğini görerek
düşüncemizde yarattığımız, bu olayların bundan sonra da içinde olup
gideceklerini düşündüğümüz, başı ve sonu olmayan soyut bir kavram. Geçmiş
zamanlarda ev yerine inlerde barınılırdı. Gelecek zamanlarda ülkeleri birbirine
bağlıyan havayolları sıklaşacaktır. İnsanların iş zamanı, uyku zamanı, dinlenme
zamanı olur Zaman kelimesi, çağ karşılığı da kullanılır Gençlik zamanı,
olgunluk zaman, gibi. Yer yuvarlağının geçmişi ve gelişmesiyle ilgili olarak
jeoloji zamanları vardır. birinci Zaman, Ikinci Zaman, Uçüncü Zaman, Dördüncü
Zaman.
Zaman ölçümü: Tam dönemli olaylarla zamanın
ölçülmesi. Söz gelişi yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında dönmesi, sarkaçın
gidip gelme hareketi gibi. Zaman ölçümünde bir birim sayılan yıldız günü Gün),
yerin dönmesine dayanır. Günlük yaşayıştaki zaman ölçümü güneşle ilgili olarak
bulunur ve güneş günü b. bk.) ile yapılır. Greenwich’e göre düzenlenmiş bulunan
orta saat ortalama saat) dünya için bir zaman ölçümüdür. Bununla ilgili olarak
saat dilimleri kullanılır olmuştur. Kimi ülkelerde saatler yazın bir saat ileri
alınır ki, buna yaz saati denir. Batıya doğru uzun yolculuk yapıldığı zaman,
her 15 boylamı geçtikçe da bir başka saat dilimi içine girildikçe saatler bir
saat geri alınır. Doğuya doğru ise, bunun tersi yapılır, saatler bir saat ileri
alınır. Zamanın ölçümü ve bulunması, en sağlam olarak, astronomik gözlemlere
dayanma yoluyla elde edilir. Zaman.
Zaman Sıralama Bilgisi : Zaman sıralanışını gösteren bilgi ya
da bilim. Astronomik zaman sıralama bilgisi Astronomik kronoloji zaman
bölümlerini, zaman bulma işlerinin bütün doğal bilgilerini verir. Tarih
zamanlarını sıralama bilgisi tarih kronolojisi eski tarih ölçülerini, gün
bilgilerini, tarih boyunca geçmiş olayları belirtir, Zaman sıralama bilgisi adı
altında, jeoloji çağlarının sıralanışını belirtme işi de vardır Bu arada yer
yuvarlağının yaşı da bu yolla belirtilmeye çalışılmıştır. Ancak jeoloji
çağlarının zaman içindeki akışı bağıl yaş olarak gösterilmiştir bk Zaman.
Zamandaşlık kanunu : Iç güçlerin etkileriyle dış güçlerin
yıpratıcılığının aynı zamanda ve birlikte gittiği belirtilen morfolojik kanun.
Zamanı
evvel : Birinci cağ.
Zamanı rabi: Dördüncü çağ.
Zamanı salis: Üçüncü çağ.
Zan: Kuşak.
Zehirli nebat: Ağılı bitkiler.
Zelzele : Yerkabuğunun içten gelen etkilerle
sarsılması titremesi olayına verilen deprem adının eskiden kullanılmış şekli.bu
kelime,arapçadan günümüze geçmedir ve sarsıntı anlamına gelir.bk.deprem)
Zelzele mıntakası: Deprem bölgesi.
Zemheri : Karakış.
Zer’iyat sahası : Ekim alanı.
Zeval : Öğle.
Zibil: Gübre.
Zımpara taşı: Çok sert alüminyum kristallerden oluşan ve parlatıcı
ya da aşındırıcı olarak kullanılan kayaç.
Zincirleme reaksiyon: Çekirdek parçalanması sırasında kontrol altında
gerçekleşen tepkimelerin tümü.
Ziraat: Tarım.
Ziraat amelesi: Tarım işçisi ırgat.
Zirve: Doruk.
Zirvei cibal: Dağ doruğu.
Zirveler seviyesi: Doruk katı.
Ziya: Işık.
Ziyai müntesir: Yayınık ışık.
Ziyai şems: Güneş ışığı, Gün ışığı.
Zon: Yer, alan, saha, bölge.
Zoocoğrafya: Hayvan coğrafyası.
Zooloji: Hayvanlari bütün yönleriyle inceleyen bilim dalı.
Zorlanmış yöre: Bakıma yer verilmeden sadece varlıklarından
faydalanılan yöre. Sözgelişi, bir tarlaya her yıl ekin ekilir de arada sıra da
olsun toprak gübrelenmezse, o tarla zorlanmış olur. Henüz iyice büyümemiş
ağaçlar, ölçüsüz kesilirse, veya bu kesilen ağaçcıkların yerine yenileri
dikilmezse, o orman zorlanmış demektir. Bir maden işletmsin de sadece en çok ve
kısa yoldan gelir getiren bol madenli parçalar seçilip alınır da, geri yanı bir
yana atılırsa, böyle bir yerde yeraltı zenginliği zorlanmış olur. Yollar, bir
defa yapıldıktan sonra uzun yıllar bakılmadan bırakılırsa, böyle bir yerde yol
zorlanmış olur, yine böyle bir yerde insan gücünden ve yapıcılığından her
insanın yeteneğinden yeni kabiliyetinden en iyi şekilde faydalanılmaz da,
gelişigüzel bir çalışma güdülürse, i san gücü zorlanmış olur.
Zorlanmış yöreler: Gittikçe yoksullaşmış, doğal varlıkları gittikçe
verimsizleşmiş yerlerdir. Işlenmiş yöre, Doğal yöre, Yöre, işleme coğrafyası,
Yerleşme coğrafyası.
Zücaci: Arapça zücac = sırça, şişe, cam kelimesinden
alınarak taşların görünüşünün belirtilmesinde faydalanılmış olan eski bir
kelimedir. 30 yıl önceki kaynaklarda zücaci kelimesine çok rastlanır. Şimdi
bunun yerini camsı kelimesi tutmuştur. Camsı, Cemedi zücaci.
Zücaci cemed: Buzcuk, Vergla.
Zühre: Çoban yıldızı, Çulpan.
Zürra: Arapça bir kelime olup ziraatle uğraşan kimseyi
anlatır ki, dilimizde uzun zaman kullanılmış olan bu kelimenin karşılığı,
çiftçi’dir.
Züzeneb: Kuyruklu yıldız.
M.Efecan Göktaş
120607031
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder